Kitabın Adı: Yabancı: Şahmeran
Yazar: Öznur Yıldırım
Sayfa Sayısı: 600
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Benim Puanım:
4/5
Arka Kapak
Sen cennetin
varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.
Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.
Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.
Görsel: @rivaokuyor |
Benim Yorumum
Şahmeran, intikam uğruna kaçırılan
bir kızı konu alıyor. Babasının ölümünün intikamını almak isteyen Ediz Çağıran,
babasının katiline –yani Atalay Güngör’e– zarar vermek için kız kardeşi Doğa’yı
hedef alıyor. Ve böylelikle yolları belki de hiç ayrılmayacak bir şekilde
birleşmiş oluyor.
Pes edecek değildim, öylece kabullenmek
kesinlikle bana göre değildi. Boğazımı kesmeye
başlasa bile kurtulmak için bir şeyler yapmaya çalışırdım
ama kabullenmek kesinlikle benim için kabul edilebilir bir seçenek değildi.
(sf. 47)
Bütünüyle düşünüldüğünde çok
orijinal ya da aşırısı sevilesi bir yanı yok ama bu kitabı yine de sevdiğimi
söylemesem olmaz. Düşünüyorum, aslında çok da bir numarası yok diyorum kendi
kendime, öyleyse bu kitabı bu denli sevmemi sağlayan nedir?
Öznur Yıldırım’ın güçlü bir kalemi
ve kendine has tasvirleri olduğu yadsınamaz bir gerçek. Özellikle de on beş
yaşında kaleme almaya başladığını düşünürsek oldukça olgun bir kalem bu. Lakin
o çok beğendiğim tasvirleri gereğinden fazla kullandığını ve tekrara gittiğini
düşünüyorum.
Nefret tarafından terk edilen intikam kadar,
yenilginin topraklarına sığınan bir savaşçı kadar
içimdeki çaresizliği, aldığım her nefeste biraz daha büyütüyordum.
Acı benim içimde miydi yoksa acı içinde miydim, bilmiyorum ama bir katil
her şeyi yakacak olan o yangını benim ruhumda başlattı.
(sf. 259)
Öncelikle kitaptaki tasvir
yoğunluğu kurguyu ve karakterleri gölgede bırakıyor bana göre. Sanki Öznur
bütün kelimelerini kullanmaya, neyi varsa ortaya koymaya çalışmış. Sağlam bir
anlatımı olduğunu inkâr edemem fakat dilini öne çıkarmaya çalışırken özlülüğü
bir kenarı itmiş. Yani her şey iyi hoş ama kitap bu kadar tuğla gibi ve karınca
yazılı olmayabilirdi.
"Delirecekmişim gibi hissediyorum,"diye itiraf etti.
"Bir yanda babam diğer yanda..." Sustu.
"Diğer yanda?"
...
"Diğer yanda sen. Diğer yanda sen ve davranışların. Diğer yanda korktuğunda bana sığınman. Ve en beteri..." İç geçirdi. "Benden korktuğunda bile bana sığınman."
(sf 598)
Onca serzenişte bulunmama rağmen
kitap kendini okutuyor. Çünkü sizi bir noktaya öyle yakalıyor ki elinizden
bırakamıyorsunuz. Sürüklüyor. Karakterlere, kurgunun getireceği olaylara adapte
oluyorsunuz ve heyecan yakanızı bırakmıyor.
Vesselam, Öznur Yıldırım genç bir
kalem ve kitap biraz da bunu göz önünde bulundurarak okunmalı. Zira karakterlerin
ne yaptığını ve ne yapmaya çalıştığını kimi zaman anlayamıyoruz. Aşırıya kaçan
tavırlar, kimi çocuksu davranışlar görebilirsiniz.
Yine de şans verilmesi gereken bir
kitap olduğunu düşünüyorum. Ediz ve Doğa’nın –bilhassa Ediz’in– desteklemediğim
birtakım davranışları mevcut olsa da bunlara çok detaylı değinmeden yorumumu
burada kesiyorum.
Kitabı satın almak için:
0 yorum