Kitabın Adı: Silber: Rüya Yolculuğu
Özgün Adı: Silber: Das erste Buch der Träume
Özgün Adı: Silber: Das erste Buch der Träume
Yazar: Kerstin Gier
Çeviren: Firuzan Gürbüz
Sayfa Sayısı: 400
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Benim Puanım:
3/5
Arka Kapak
Rüyaların gizemli ülkesine,
merak uyandıran bir yolculuk…
Kertenkele tokmaklı, gizemli kapılar; konuşan taş heykeller ve elinde baltasıyla, delirmiş bir bakıcı… Liv Silber'ın rüyaları son zamanlarda epey tuhaflaşmıştır ve içlerinden biri fazlasıyla kafasını kurcalamaktadır. Bu rüyada gece yarısı dört çocuğun gizemli ve karanlık bir ayin gerçekleştirdiği bir mezarlıktadır. Üstelik Liv bu dört genci normal yaşamında tanımaktadır çünkü Grayson ve üç arkadaşı gerçekten vardır.
Liv kısa süre önce bu dört gencin okuduğu okula kaydolmuştur ve aslında hepsi iyi çocuklardır. Mezarlıktaki geceden daha korkutucu olan, arkadaşlarının Liv'in rüyada söylediği ancak gerçek hayatta hiçbir şekilde sözünü etmediği şeyleri bilmesidir. Çocukların bunu nasıl öğrendiğini çözmek ise, bilmeceleri çok seven Liv'in uzak duramayacağı kadar çekici bir gizemdir…
Kertenkele tokmaklı, gizemli kapılar; konuşan taş heykeller ve elinde baltasıyla, delirmiş bir bakıcı… Liv Silber'ın rüyaları son zamanlarda epey tuhaflaşmıştır ve içlerinden biri fazlasıyla kafasını kurcalamaktadır. Bu rüyada gece yarısı dört çocuğun gizemli ve karanlık bir ayin gerçekleştirdiği bir mezarlıktadır. Üstelik Liv bu dört genci normal yaşamında tanımaktadır çünkü Grayson ve üç arkadaşı gerçekten vardır.
Liv kısa süre önce bu dört gencin okuduğu okula kaydolmuştur ve aslında hepsi iyi çocuklardır. Mezarlıktaki geceden daha korkutucu olan, arkadaşlarının Liv'in rüyada söylediği ancak gerçek hayatta hiçbir şekilde sözünü etmediği şeyleri bilmesidir. Çocukların bunu nasıl öğrendiğini çözmek ise, bilmeceleri çok seven Liv'in uzak duramayacağı kadar çekici bir gizemdir…
Yorumum
Silber, çeşitli yönlerden
okuması keyifli fakat beni bir o kadar da ikilemde bırakan bir kitap oldu. Ne
sevdiğimi söyleyebilirim ne de sevmediğimi.
Yazarın su gibi akıp giden
bir dili var, ne olduğunu anlayamadan bitiveriyor. Ama bir yandan da bazı şeyleri
anlatmada yetersiz kalıp, üstünkörü geçiyor.
Mesela en basit örnekle,
öpüşme sahneleri. Yazarın söylediğine göre dakikalarca öpüşüyorlar ama biz onu
dört saniye falan içinde, tek bir cümlede okuyup geçiyoruz :D Öpüşmelerinin
bütün ayrıntılarını bilmek istiyor değilim, yalnızca o kısımda karakterlerin
duygularına yer verilmiş olmasını isterdim.
Sonra rahatsız olduğum bir
başka unsur şu ki, kızın hangi erkek karakterden hoşlandığını/hoşlanacağını bir
türlü anlayamadım. Bir sürü erkek karakter var ve kız birini yakışıklı buluyor,
birisinin ne kadar hoş olduğunu düşünüyor ve başka birinin de ne kadar sevimli
olduğundan bahsediyor. Bu yüzden benim için oldukça kafa karıştırıcı oldu.
Kıza da sinir oldum zaten,
hem kimden hoşlanacağına karar veremediği için hem de salak diyebileceğim kadar
saf olduğu için :D
Kurguya değinmem gerekirse,
rüya olayı ilgi çekici bir konu bence. Geceleri uyuduklarında rüyalarda
buluşup, birbirinin rüya kapısını aralayarak birbirlerini ziyaret
edebiliyorlardı.
Hem gizemliydi hem de merak
uyandırıcı, güzel bir şekilde sürüklüyordu. Her karakterin de olaylarda bir
yeri vardı.
Sonu sade bir şekilde ama
devamında ne olacağını da merak ettirir nitelikteydi. Olayların son sayfalara
sıkıştırılmış gibi durmasını saymazsak keyifli diyebileceğim ama benim çok da
bayılmadığım bir kitap oldu.
Ama sanırım biraz da tarz
meselesi, bu yazarın kitaplarının pek bana hitap etmediğini düşünüyorum çünkü
biraz tozpembe buluyorum ama sevebileceğiniz bir kitap olduğunu da
söyleyebilirim. Şans vermekte yarar var.
Kitabı satın almak için:
0 yorum