evetherneyse

Yüreğini Haramdan Sakın || Merve Özcan (Gözlerini Haramdan Sakın #2) Kitap Yorumu

11:53



Yazar: Merve Özcan
Sayfa Sayısı: 528
Goodreads Puanı: 4,22
Benim Puanım: 2,5/5




Arka Kapak
Sakınılan bir bakışla başlayan Gözlerini Haramdan Sakın yolculuğunun okyanusvâri rüzgârı Yüreğini Haramdan Sakın'la esmeye devam ediyor...
...
Artık buradaydı Betül, ulaşılmaz dediği adamın o çetin sınırlarının hemen dibinde... Yakınındayken daha sert esen Ömer'in rüzgârı artık Betül'ü daha fazla sarsıyor fakat o huzurlu serinliği de daha özel hissettiriyordu. Aralarındaki onca mesafeden geriye kalan sınırları aşmanın neler getireceğinden ikisi de habersizdi. Fakat bir gerçek vardı; artık o rüzgârda savrulan yalnızca Betül olmayacak, Ömer de kendi rüzgârının tadına bakacaktı.

Tehlike yaklaşmaya, silahlar patlamaya ve güneş de umursamazca parıldamaya devam ediyordu.
....
"Gözlerini açıp bana döndüğünde montumu tutup beni kendine çekti ve başımı göğsüne yasladı. Kahkahalarım karnımı ağrıtacak boyuta ulaştığında yüzümü kazağına doğru çevirdim. Kazağı gözyaşlarımla ıslanıyordu. Zor çıkan sesimle, "Şükür..." dedim. Öylesine değildi, tüm samimiyetimle söylemiştim; şu an için denilebilecek en güzel kelimenin bu olduğunu hissettiğim için...

Ömer önce güldü ve başım göğsüyle birlikte birkaç kez kalkıp indi. Sonra da omzumu biraz daha kendine bastırıp derin bir nefes aldı ve, "Şükür..." dedi; benim gibi..."


Benim Yorumum
Yüreğini Haramdan Sakın'ı önceki kitaptan bir tık daha sevdim fakat beni rahatsız eden ufak ufak bir sürü şey oldu bu sefer. Konusundan bahsetmeyeceğim, dilerseniz ilk kitabın arka kapağına bakabilirsiniz çünkü direkt kaldığı yerden devam ediyor.

Öncelikle yazım dili beni sıktı ve kitabı fazla uzatılmış buldum. Betül uyanıyor, geriniyor, gözlerini açıyor, bir daha yorgana sarılıp bu sefer kalkmaya niyetleniyordu. Gereksiz ayırtılara fazla yer verilmişti. Bir veya iki kere görmezden gelebilirdim ancak kitabın geneline hâkimdi bu ayrıntılar. Dokunaklı, hoş cümleler vardı fakat ilk kitaptaki masalsı anlatımı bulamadım.

Yine ilk kitapta da beni rahatsız eden bir unsur da hitap meselesiydi. İkili bir diyalog içerisindeyken sürekli ama sürekli karşı tarafın adıyla hitap ediliyordu. Biriyle konuşurken bana durmadan "Haklısın, Gonca." "Peki ya şunu yapmaya ne dersin, Gonca?" "Biraz konuşalım mı, Gonca?" dese bir süre sonra çileden çıkardım. Yazarın bu eksiğini kapatmasını çok isterdim.

Karakterleri de ne yazık ki çok destekleyemedim. Betül'ün soru sormayıp söyleneni yapması gereken belli zaman dilimleri vardı ve hiçbirinde susmadı. Hayati durumlar söz konusuyken karakterlerden daha olgun davranışlar sergilemesini bekledim, sergilemediler. Aynı şekilde Ömer de beni zaman zaman hayal kırıklığına uğrattı.

İslam'ı tanıyıp, ona yönelen Betül'ün davranışlarında bunun yansımasını görmeyi çok istedim, bir değişiklik görmeliydik ama o tanıştığımız Betül'ün ibadet eden versiyonuydu sadece. İnançsız biri olarak bir dini benimsemesi, çok etki etmedi.

Çok şikâyet etmiş gibi olacağım fakat kitap kendini çok tekrar etti. Aynı olaylar dönüp duruyormuş gibi hissettim. Kitabın geneli de dram yüklüydü zaten ve üst üste gelen olaylar beni yalnızca üzdü. Kitap boyunca en çok gerçekleştirdiğim eylem üzülmek oldu sanırım.

Genel kitlenin, bunu ilk kitaba göre neden daha çok sevdiği anlayabiliyorum çünkü burada aşk kitabı özelliği ağır basıyordu. Ne yazık ki bir roman olarak çok yetersiz kaldı.

Kitabı satın almak için:



Benzeri Yazılar

0 yorum